3 Temmuz 2015 Cuma

 TAM OLMAKLIK CENNETTE

Hiç vazgeçemedim bu şarkıdan çok kere eşliğinde yazı yazdım bu seferde değişmedi... https://www.youtube.com/watch?v=rM-Msnylawc

        Gönlüm hep yarım tam olmaklık cennette... Bu cümleyi yazmakta yaşamakta zormuş şimdi anladım. Şimdi anladım gerçekten yaşarken yazmanın bu denli zor olduğunu.. Şimdi anladım yaşamanın kendine özgül bir ağırlığı olduğunu ve herkesin kadrince, miktarınca kaldırabildiğini.Yaşadıktan sonra hoş bir sada kalabilmesi için insanın yaşarken kendini bir adım geriye çekmesi lazımmış... Bir adım geri onlarca adım ileri demekmiş esasında... Hatta son tahlide öyle zamanlar var ki durmak ileriye gitmekten daha çok yoğururmuş insanı... Nasıl mı? Anlatayım, buyrun dinleyin...

    Gönlüm hep yarım tam olmaklık cennette, bu cümleyi müstesna bir yere kaldırın çünkü her şey bu cümlenin farkına varmamla başlamış ama haberim olmamış... Anlamam senelerime maloldu... Farkına vardığımı anlamam için bile senelere ihtiyacım varmış... Gerisini varın siz düşünün... Değdi mi? Değmemesi mümkün mü? Düşünüyorumda kaç bi onlarca senemiz farkına varmadan geçiyor? Sol yanında yürüdüğümüz ağaç kaç bahar çiçek veriyor ve biz hissetmiyoruz... O çiçek boşuna açmadı ya orada, kuşlar boşuna en çok seher vaktinde ötmüyor ya? Belkide kuşlar günün her vakti ötüyor ama biz duymuyoruz. He birde şehrin gürültüsü vardı değil mi?  

     Hayatım koşturmaca ile geçti, durduğum olmadı, duramazdım, bir yangın vardı ben ki topal bir karıncaydım. Nasıl durabilirdim? Hayatım acele ile geçti. Bunca acelede ecelin beni nasıl olupta hala bulmadığına hayret ediyorum... Hızlı yaşayanlar hızlı yaşlanırlar, hızlı ölürler, hızlada unutulurlarmış... Bende o sona doğru gidiyordum, eğer ecel beni bu acelede bulmadıysa belli ki öğreneceğim varmış... Hızlı yedim, hızlı yürüdüm, hızlı yazdım satırları, hızlı konuştum... Bir acelede hallettim her şeyimi, saniyeleri bekleyemezken hayat beni senelerce bekletti... Bir  mahpusun gökyüzüne bakmayı beklemesi gibi bekledim bir çift göze hasret... Hızla tükettim duyguları, umutsuz sevdaların hayaliyle yandım tutuştum, yağmuruyla yürüdüğüm asfaltlar, acı dolu tüm sokaklar bile dindirmedi şakaklarımdaki sancıyı.. Hızla yaşayan hızla ölürmüş, henüz ölmedim demek ki bende yavaşlamayı öğrendim... Öğrendikçe alışırmış insan...

   Öğrendim her kalbe dokunanın ses vermediğini, öğrendim insanı en çok yanıltanın kalp aynı anda en çok isabet etireninde kalp olduğunu... Hızla yaşayan kalpler en çok yanılır, yavaşlayan, hayatı özümseyen kalpler en çok isabet edermiş...  İsabet etmeyi bende öğrendim ki yolun çok başındayım, hayatımın geri kalanı için uzunca bir yavaşlama planı hazırlamak isteğindeyim... Yavaşlamak, etrafımdaki, sağımdaki, solumdaki, içimdeki kalplerin farkına vararak yaşamak..."Gözbebeğimin' farkına vararak, onu duyumsayarak bir ömrü nihayete erdirmek...

    Seçimlerimiz belki kaderimiz adına her ne derseniz deyin işte o bizi bir yere doğru sürüklüyor. Ne kadarının elimizde olduğunun cevabınıda kalbiniz versin... Ama öyle ama böyle yaşıyoruz işte... Yaşıyorum işte. Yaşamak ayırdına zor varılacak bir şey.. Tamam tamam hemen kızmayın, sen nerden biliyorsun daha dün koşturuyordun azıcık yavaşladın diye hemen edebiyatını yapıyorsun diyeceksiniz bana, doğrudur.. Yavaşlamayı yeni öğreniyorum ben ama unuttuğunuz bir şey var ben hiç bir şeyi heyecansız yaşayamam. Heyecan yoksa bilin ki ben öldüm. Edebiyatsızda yapamadım hiç bir zaman, küçük bir çocukkende şimdi de yapamayacağımıda biliyorum.. Seneler süren sessizliğim, durmuşluğum, yazmayışım yavaşlamayı öğrenmek içindi... Tam bir tarih veremeyeceğim ama yazıpta sahibine ulaştırmadığım mektup üzerinden seneler geçti, 'Böcekistan' bana bunun için çok kızsada bir gün bu satırları yazan kalbin mektuplarada barışacağını biliyorum...

     Bir ara 2013 sularında yazmaya geri dönmek için bazı adımlarım olsada hiç biri gerçek bir adıma dönüşmedi, dönüşemedi... Yavaşlamam gerektiğini anlamıştım ama sahnede yardımcı oyuncular henüz yoktu...  Şimdi çok uzak bir ülkenin bir şehrinde, bir mutfağı bir salonu bir uyuma odasından ibaret bir evde, pencere önündeki menekşelerimle, köşedeki orkidemle, masamın üzerindeki vuslat güllerimle, kuşları üzerinde, kurumuş gelin çiçeğimle baş başayız... Arka penceremden alabildiğine yeşillikle tabiata selam veriyorum her sabah...
    Açık perdelerimle yalnızlığa, gurbete, hasrete, ana babaya, dosta mersiyeler okumanın tam zamanı şimdi.. Beni seven yiğidim, evimin direğiyle yeni bir hayatın içinde yedi ayı devirmenin sarhoşluğundayım... Son ayrıldığımızda annem, bu zamana kadar gittim deme asıl şimdi gittim de demişti, haklıymış... Gözyaşlarını içine ve dahi dayanamayıp yanaklarına akıtan gönlü pak anamdan ayrılmak bir şehri terketmekten bile zormuş... Bir şehri terkedersiniz karşınıza başka bir şehir çıkar, bir gönlü terketmeyin yeter ki...  Burada, trafiğin olmadığı, gökyüzünü daha çok gördüğüm, çevremde yavaşlıklarıyla beni kendilerine hayran bırakan yeni ailemle, hayatı hazmede hazmede yaşayan eşimle mutluyum... Mutluluktan ne anladığınız sizin bileceğiniz iş ama benim için yavaşlamakmış...  Şimdi bu yazının başına dönersek gönlüm hep yarımı daha fazla anlatmama lüzum var mı?

    Gönlüm hep yarım, tam olamayacağını artık anladım.. Tamamlamaya çalışmayı bir kenara bırakıyorum... Tam olmaklık cennette.. Şimdi yaşama ve yazma zamanı...


                                                                                                         3 Temuz 2015 / Essen
                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                 

2 yorum:

  1. Ellerine yüreğine sağlık.Uçlarda yaşayanlar hayatı ağır ve yoğun anlamayı bilmek zorunda kalırlar.. Vasatı bulabilmek uğruna kendilerini yerden yere vururken yaşamın özünden karineler edinirler.. İşte bu tecrubi bilgidir. Çok seyrek saatlerde çok seyrek insandan tebarüz ettirilir.. Selam olsun rahatı aramayana, yarım kalana..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yarım kalmak dünyalıların işi yani bizim.(tebessüm)

      Sil