14 Ağustos 2015 Cuma





“ANNEM BEN SENİN YANINA KALANIM…”



https://m.youtube.com/watch?v=ifLNPVKc4kw


         “Bizi bağlayan bu kan değil yalnız, annem biz birbirimize kalanız…” Hala daha bu şarkıyı gözaşlarına hakim ol(a)madan dinleyenlerdenim… Bazı duygular hiç eskimez tıpkı bu şarkı gibi…

          Ben artık inanıyorum, bizi yeryüzünde sevdiklerimize bağlayan görünmez bağlar var. Zaman, mekan, uzaklık, yakınlık gözetmeyen bağlar… Aşk, muhabbet, özlem, tutku barındıran bağlar… Bazende olacakları önceden kestiren, engel olunamayan, acıtan bağlar… Nerde ne zaman sizi bulacağı bilin(e)meyen bağlar… Hem ağlatan hem güldüren bağlar…

         6.his diyor bazıları, elektrik diyenlerde var ben bağ diyengillerdenim…

         Almanyada’da yaşıyorum… Burada devam edeceğim hayatımın geri kalanına, memnunum. Dahası mutluyum… İnsan her yerde yaşayabilir, yaşayamaz diyen yalan söylemiş... İnsan sevdiklerinin kalbinden sürgün olmasın yeter ki… Yanı başındayken uzakta olmasın sevdiklerinden.. Yoksa aramıza dağlar denizler girmiş çok mu? Bu yaban elde her şey var desem mübalağa etmiş olmam her halde… Bir anamsa zaar bulunmayan… Anne… Ana… Ne farkeder ki nasıl çağırdığım o benim bağım, gözüm, nurum, yaşama tutunabilmemin ilk sebebi…

         Dün geceydi, uykum yoktu, kaçmıştı, gök gürlüyor ve yağmurdan sağanaklar yeryüzünü suluyordu… Uyuyamadım, ne tarafı olduğunu bilemediğim içimin bir tarafı sızlıyordu… Sonra uyumuşum… Sonra uyanmışım… Dilimde tekrarlanan bir kelime… Anneciğim, anneciğim ve yağmura eşlik eden gözler… Böyle ne kadar sürdü bilmiyorum.. Bir çift kol,bir çift el, bana şefkatle bakan bir çift göz ne kadar sürede beni teskin etti bilmiyorum, hatırlamıyorum… Yorgun bir sabaha uyandım, hiç dinlenmemiş gibi bedenim, gözlerim ve içimde bir sancı, adı annem… Annem benim bağım, annem benim anlamım, çocukluğum, gençkızlığım, umudum…


         Ne yapmalı konuşmalıydım annemle… Sesini bi duysam rahatlayacağım, sesini bi duysam içime serin sular serpilecek… Mesafe olarak hiç bu kadar uzaklaşmamıştık.. Ben Almanya o İstanbuldayken daha huzurluydum.. Bi 700 km ekleyip Kayseri’ye gidince aramızdaki en yapay bağ ineternette kopunca günlerdir konuşamaz olmuştuk… Bir yolunu buldum ve ulaştım… Evet o ses hala oradaydı… Kim demişti? “Sevdiklerimizin hayatta olması hediyedir…” Aman Allahım ne hediyeymiş.. Ne kıymetliymiş… Ne bulunmazmış… Şu hayatta kaç ses var ki duyduğumuzda hala kan pompalayan o organımızın tik taklarının arttığı? Kaç ses var ki hala heyecanlandığımız?

        O ses oradaydı, yaşıyordu, Hamdolsun… Velakin hastaymış gün boyu, gece kusmuş, tansiyonu fırlamış… Hastaneye götürmüşler… Zaar o saatlerdi ya annecim diye inlediğim… Zaar o saatlerdi mengenede sıkıştığım anlar…

      ‘Anne, annem sen üzülme, sözlerin hep yüreğimde…’

       Bağ dedim ya size, hep bi bahane bulurdum, inandım desem de inanmazdım… Akli olmalıydım ya… Velakin bu aşki bir şeymiş, bende inandım artık… Hatta bana kalırsa ötelerden biz dünyalıkları teselli etmek için verilmiş bir hediye olmalı bu bağ meselesi…

         Annem, bağım… Bugün hep seni düşündüm… Anılar geçti zihnimden… Bitmeyen çay sohbetlerimiz, kahvaltılarımız, hiç konuşmadan bakışmalarımız, sağlıklı yaşama çabalarımız, birlikte temizlik yapmalarımız… Seni mutlu etmeye çalışmak en büyük emellerindendi… Hala daha öyle.. Ne kadarını başarabildim bilmiyorum.. Annem hala bu hayattaki en büyük hediyem… Seçme şansı verselerdi ve prospektüslü anneler koysalardı önüme ben gene seni seçerdim, iyi niyet timsali kalbini seçerdim… Çünkü ben yaşadığım şu hayatta senin kadar güzel kalplisini hiç görmedim… Karşılıksız sevmenin ne demek olduğunu ben senden öğrendim… Toplamanın, birleştirici, barıştırıcı, uzlaştırıcı olmanın ne demek olduğunu ilk sende bildim ben… Bildim ve okuduğum her şey bir anda buhar oluverdi… Yaşanmışı dururken teorisi yavan kalıyordu çünkü….

        “Annem, annem gel üzülme bu gönül hala dizlerinde…” Beni gurbete gelin ederken kalbinin bir parçası hiç geri gelmeyecek şekilde koptu… Ya kopmazsa diye korkmuştum… ‘Sevmek her zaman daha garantidir, insan ne kadar sevdiğini bilir ama ne kadar sevildiğinden emin olamaz…’ Bende emin olamıyordum bazen, bakışı yamuk olan bendim işte… Gizli bir sevinçti benimkisi. Biliyorum bencilce… Kızmayın bana ne olur, annem hiç kızmadı bana… Çünkü gerçek sevmek bağ kurmaktır bunu annem öğretti… Örgü saçlarıyla, defterinin arasında temiz mendiliyle ansızın okuldan alınan ve okumayı çok seven annem öğretti… Hayat okuyucu uzmanı annem öğretti… Bağ kurmak, sevdiğini sarmak, sarmalamak, her koşulda sevmek dahası karşılık beklemeden sevmek, karşındakinin atacağı adımı öngörmeden sevmek…

        Dün geceydi, gök gürlüyor, gökyüzü ağlıyordu… Yanımdaki güçlü kollar olmasa, o sıcak nefes havaya salınmasa bende korkacaktım, korkmadım ama uyuyamadım da… Bağım alarmdaydı… Nedensiz bir ok gibi saplanmıştı içime… Anneciğim, anneciğim….

       ‘Uzayan sohbet gecelerinde, rolleri unutur dost oluruz, bizi bağlayan bu kan değil yalnız, annem biz birbirmize kalanız..."

                                                                                                                                 Essen/Almanya























Hiç yorum yok:

Yorum Gönder