4 Mayıs 2017 Perşembe

MAYIS’TA NELER OLUYOR?
                      (1)
Bahar geldi hoş geldi, hayatımıza şenlik geldi, sabah uyandığımızda evimiz ışıklarla doldu demeyi çok isterdim ama maalesef burası Almanya. Burada gün doğuyor ama aymıyor. Bahar geliyor ama hala kışlık mantomuzu çıkaracak günler tam olarak bitmiyor. Perdemi açıyorum ve çoğu günler basık, kasvetli, karanlık gökyüzü beni karşılıyor, saat sabahın 8’i. Galiba alışamadığım şeylerden –az şeylerden- birisi bu.
Yağmurlar, canım yağmurlar bitmediği için hala bahçeye inemedim. Eh birazda Nisan’ın ilk haftaları Türkiye’de olmam hasebiyle geç kaldım. (Ne zaman oradaydın demeyin, Fatima bir serçedir, avuca konmadan uçuverir…) Millet ilk hasadını yapacak ben daha toprağa tek tohum atmadım. İlk kez geçen sene bize ait bir bahçemiz oldu. Soğan, sarımsak, marul ve ekşi ot yedik. Gömdüğüm patatesler çeri domates kıvamında kaldı. Onuda küçük bir tencerede haşlayıp yedik. Domateslerim çiçeklendi, dala düştü, ğögerdi lakin kızarmadı. Tabi domateslerin hemen yanına mısır ekersem olacağı budur.  Domateslerde bir küçük şişe turşu oldular. Mısırlarım gökyüzüne doğru uzandı velakin tam hasat zamanı evimde olmadığım için onlarda gübre oldular. Halbuki atalık tohumlarımı verdiğim ev sahibem küçük küçük mısırları haşlayarak afiyetle yemişler. Diğer bazı ektiğim şeylerin ise âkıbetini bilmiyorum çünkü kayboldular. ( tebessüm) Zaten ben tohumları toprağa koyduktan sonra nerede ne olduğunu unuttum.  Taki büyüyüp tatlarını alana kadar. Böylece geçen seneyi kapattık. Birkaç gün içinde bahçeye inersem bu sene için yeni taktiklerim var. Özellikle kızarmayan domatesler ile ilgili farklı fikirlerim var. Esasen yeni bir fikirde yok sadece ben yeni öğrendim. Vira bismillah.
Almanya’da yaşamak dünyanın bir başka yerinde yaşamayla neredeyse aynı. Tamam gülmeyin canım 20 sene İstanbul’da yaşadıktan sonra buraya gelmek tabikide biraz ilginç. Tıpkı eğer bir gün geri dönecek olursam İstanbul’da yaşamayı istemiyor oluşum gibi. Bakalım nasip kısmet, rızkımız nerede ise, mutluluğumuz nerede ise orada yaşamaya devam edeceğiz.
Gezmeye hep meraklı bir insan olmuşumdur. Bulduğum her fırsattada gezdim. Lakin 2 hafta öncesine  kadar yaşadığım yerin farkında değilmişim. Evet en az iki hafta olduğuna göre her gün daha sağlıklı ve verimli bir hayat yaşamak için yürüyüşe başladığımı söyleyebilirim. Buraya geldim, çikolota ve şekerden dolayı dombilik olmadım, yani zayıflamak için değil.(tebessüm) Evet her gün bir yol arkadaşımla evimizin etrafında yürüyüşlere çııyoruz. Meğerse ormanın ortasında yaşıyormuşumda haberim yokmuş. (tebessüm) Yaşadığım şehir Essen’e girerken ‘Avrupa’nın En Yeşil Şehri’ tabelasını okuduğumda hep gülüyordum. Hadi canım sende dercesine. Cahil ben imişim. Bizim sokağı bitirince tam karşımızda eskiden maden ocağı olan, şimdilerde ise ayrıntılı bir müzeye çevrilmiş olan “Zollverein” var. Zatende maden bölgesindeyiz zannıyla etrafımı hiç gezmemişim. İlginç demi? 2014 Kasım’dan beri Almanya’dayım. Almanya içi ve dışı bir çok yer gezdim ama evimin etrafından bi-haber imişim. Sadece 3-4 dakika içinde kendimi ormanda, parkta, uzun ağaçlıklı yürüyüş yollarında –geçen tilki gördük, uşkun yedik- ya da alabildiğine yeşillik olan mezarlıklarda bulabilirmişim. Hayretimi her gün biraz daha artıran Allah’a Hamdolsun.        
Mayıs ayında sadece bunlar mı var? Hayır efendim. Arkası yarın. (tebessüm)
                                                                       Hoşçakalın.
                                                                       Essen / Deutschland 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder